Fallout Oyunlarına Devam Ederken


Oyunlara başladıktan sonra birkaç haftada bir oyun rakamına ulaştık gibi. Oldukça heyecanlı ve eğlenceli üç oturum oyun oynadık. Her oyun kendi içerisinde iyi oturdu ve devamı da güzel geldi diye düşünüyorum.

Hiçbir şey değilse normalde pek göremediğim Ozan'ı aramızda görmek çok keyifliydi.

Bir tane de wiki tutmaya başladık:

http://vault-46.wikia.com/

Acayip neşeli gidiyor. Ozan'ın karakter geçmişini ve oynadığı oyunlar hakkında karakter gözünden yazdıkları burada var:  Çerez Günlükleri Gerçekten harikalar.

Ayrıca ben de bir tane zaman çizelgesi tutuyorum. Görmek isterseniz o da burada: Zaman Çizelgesi.

ETC ve Ufak Ülke Hobi Topluluğumuza Etkileri




European Team Championship ismine sahip olsa da Dünya'nın diğer kıtalarından da gelenlerin olduğu bu bağımsız etkinlik geçtiğimiz hafta sonuydu. Etkinlik aslında üç tane büyük oyundan oluşuyor. Warhammer Fantasy, Warhammer 40K ve Flames of War. Bir de oyunlar takım şeklinde oynandığından ayrıca bir havası var. Turnuvayı yapanlar yılların tecrübesiyle her sene bu oyunların kurallarında turnuvaya uygunluk sağlamak adına ciddi değişiklikler yapabiliyorlar. Her neyse, bu etkinliğe sonunda bir ülke takımımızın gitmesi çok güzel oldu ve ciddi ciddi ufak hobi topluluğumuzu etkileyecek kadar büyük değişikliklere de neden olabilir diye düşünüyorum ve umuyorum.

ETC'ye gitme fikri aslında zamanında Türkiye'de yaşayan bir Kanadalı olan Kyle tarafından ortaya atılmıştı diye anımsıyorum. O zamanlar İzmir'de daha böyle ciddiyetle turnuvaya katılacak (hatta modelleri tam olan) kimse yoktu. İstanbul tayfasıyla olabilecek gibi oldu ama gidilemedi. Sonra yıllar geçti. Bu noktada Çağdaş'ın cesareti süperdi.


Hani Çağdaş çıktı gidelim dedi, başta kimse gelmeyecek diye endişeler olsa da beklenenin aksine çok istekli oldu. Bizim hobi topluluğunda böyle bir ülke takımı kültürü olmadığından, hem de aramızdaki iletişimin aslında zayıf olmasından problemler çıktı. "Ben niye gitmiyorum", "Sen kimsin de seçiyorsun" diye dellenen, empatiden uzak tonla muhabbet falan döndü diye gördüm aslında Uzaktan baktım hani. Sohbetlere hiç bulaşasım yoktu, zaten ortalığı bulandırmaktan başka ne yararım olurdu bilmiyorum. Bir de cidden ülke minyatür savaş oyunları hobi topluluğumuz ufacık(100 kişi var mıyız?) olsa da hobi ve organizasyon kültürü eksikliği beni çok yoruyor.


Can sıkıcı, hani dürüstçe yararsız ve hatta rahatsız edici sohbetlerden sonra bir şekilde ETC gerçekleştirildi. Çok da başarılı geçmiş. Hani benim başarı kıstasım milletin çok eğlenmesi ve kendilerinde heyecan oluşması. Fazlasıyla da öyle olmuş. Çok da iyi döndüler. Can'ın, Burak'ın ve Çağdaş'ın yazılarını okudum. Ne güzel şeyler söylemişler. Bir de olayın yan etkileri var ve onlar da beni bir beklentiye soktu aslında.

Ülke olarak ufak kitlemiz hobinin bir de bu tarafına, yani iddialı, rekabet içeren, yolculuk gerektiren tarafına sahip çıkar mı acaba diye düşünmeye başladım. TÜSOT sayesinde iki kez İstanbul'a gidip turnuva yapmıştım ve müthiş keyifliydi. Bunun gibi olayların sayısı artabilir diye büyük umut besliyorum. Böyle uluslararası ve ulusal bazı etkinliklerle hem aramızdaki iletişim gelişir ve daha üretken olabiliriz diye umuyorum. Hobiyi yaygınlaştırmak adına sinerji ortaya çıkması da gerçekten harika olur.


Olayın zor tarafı da tabi gene yaşanabilecek organizasyon beceriksizlikleri diye düşünüyorum. İzmir'de her yıl az biraz yeni kanın geldiği, ancak hala ufak ve genel olarak bir dernek altında toplandığımızdan, bir de geçmişte yaşadığımız ama büyük ölçüde bir şeyler öğrenerek geride bıraktığımız sorunlar nedeniyle bizim kendi içimizde organize olmak oldukça kolay sayılır. Diğer taraftan İstanbul,durduğum yerden bambaşka bir hikaye gibi görünüyor.


Geçmiş tecrübelerden olacak, sürekli karşı taraf alınacak mı kaygısı ile İstanbullularla konuşmamaktan ben kişisel olarak acayip yoruluyorum. Hayır, sürekli "ben gerilir miyim, gıcık olur muyum, ters bir tepki verir miyim" diye her kelimeyi dikkatle seçip benimle konuşan İstanbullu dostlara bir sürü selam olsun. Tabi bu tarzın nedeni muhtemelen geçmişte yaşananlar, ama iletişimi zorlaştırabilir diye kaygılanıyorum. Bir de en ufak liderlik mevzusu olduğunda ortam bir anda geriliyor. Herkes aynı şekilde düşünmesi gerekiyormuş gibi farklı düşünceler söylenince herkes kavga olacak beklentisine girilebiliyor ya, bu ciddi dert olur diye korkuyorum.



Ne olursa olsun, elimizde ülkede bu hobiyle ilgilenen insanlar olarak bir fırsat var. Gelecek sene içerisinde hobimizi daha eğlenceli ve daha çok ürün bırakarak yapabiliriz. Heyecanla takip edeceğim.  Bir de üstüne biraz daha büyüyebilirsek, harika olur. Not olarak gelecek sene ETC karşı kıyıda, Atina'da. Eğer bir terslik olmazsa, bir takımın peşinde (oyuncu, yedek, kaptan, maskot, bayrak taşıyıcı, müzisyen, ..  her neyse) ben de orada olacağım diye plan yaptım ve heyecanlandım. Etrafımda bu heyecanı paylaştığım insanlar olduğunu görünce bayağı da mutlu oldum hani. Bu sene sanki çok eğleneceğiz.

Napolyonic Austria German Grenadiers - Avusturya Bombacıları


Artık tüm 1809 Avusturya ordumun sonuna geliyorum. Çok az bir şey kaldı. Bu abiler iki aydır falan bekliyorlardı ve geçen gün bitirdim. Renk olarak biraz araştırmadan sonra mavinin yan renk olarak hoş olacağınız düşündüm.

Hani bizim ordunun en elit askerleri olduğundan, bunu göstermek için çift bayrak iyi olur diye düşündüm. Masada oldukça iyi görünüyorlar hani. Bu hafta sonu belki deneme şansım olur diye umuyorum.

"Alles Erdreich ist Österreich untertan"






Fallout Kumpanyası - Karanlık Yeniden



Fallout 4'ün açıklanması, Mad Max Fury Road (ne film ama. Ne kadar övülse az gelir diye düşünüyorum. Harikaydı), bir de üstüne Fallout Shelter oyunu derken üstüne Yakup'un dürtmesi falan ben iyice piştim.

Bir tane Kule için Fallout Kumpanya'sına başlıyoruz. Arada bir isteklilere oynatayım diyorum. Bu sefer Fallout olduğundan herkes gelsin, FRP oyunu oynuyoruz yerine sadece orta-üst Fallout bilgisi olanlar gelsin gibi bir duyuru yaptım.

Her şey yolunda görünüyor şimdilik. Eğer oyunlar sararsa birkaç GM daha dahil eder ve hikayeyi daha geniş oynayabiliriz diye bir sohbet bile geçti. Hikaye'nin en başı şöyle;

"Bulunduğunuz vault uzun süre önce kapılarını açmış. O günler hakkında konuşmak bile büyük bir tabu. Karanlık günler ismi verilen o sürede ne olduğu belli olmasa da sonuçları sizin hayatınızın parçası. Nüfusunuzun büyük bir kısmını o dönemde kaybettiğinizi biliyorsunuz ve sonuçta birkaç kahraman Vault vatandaşı tarafından kapının tekrar kapatılabildiği ve güvenliğe geri döndüğünüz tarihinizin çok dillenmese de önemli parçası.

Ancak yıllar sonra, Vault 46 çok zor günler yaşıyor. Bakımsızlıktan bozulan hydro-agricultural üniteleri içerideki 250 kişilik nüfus beslemek için çok yetersiz. Ayrıca Radroachlar yüzünden hayat kayıpları gitgide daha sıradan hale gelmekte. Ne kadar istenmese de, silah ve yiyecek bulmak için tek yol gene kapıların arkası. "

Dün de oturdum yukarıdaki haritayı hazırladım. Çok da eğlendim. Fallout oyunları zordur, öyle herkese de gelmez hani. Bakalım nereye gidecek.

12.06.2015 X-Wing Turnuvası


Birkaç defa organize etmiş olsam da hiç X-Wing turnuvasına katılamamıştım. Yaz demeden Efe sağolsun bir tane 100 puanlık turnuva organize etti, ve bir sürü şaşkınlığımla beraber turnuvayı kazandım. Sürekli aynı liste ile maç yapıyordum, hani modelsizlik kadar biraz tutuculuğumun da etkisi var sanırım. Ama cidden Siğnem'e karşı yaptığım ilk maç hariç 4 gemimden sadece bir tanesi kaybederek maçları tamamladım.

Tabi X-Wing taktik oyunu falan olsa da, her oyunda olduğu gibi birkaç kritik zar iyi oyun döndürüyor. Özellikle Wedge ile ne gemi patlattım belli değil. Resimdeki görüntüden sonra Wedge 7 roundda tek başına 5 Tie Fighter yok etti. Öyle diyeyim anlayın. :)

Neyse kazandım ve ödül olarak hemen 2 tane Headhunter aldım. Heyecanlandım da bayağı hani. Turnuva listesini de yazayım;

- X-Wing (Wedge Antilles), Droid: R2-D2, Swarm Tactics
- X-Wing Rookie Pilot
- X-Wing Rookie Pilot
- Y-Wing Gold Squadrom Pilot, Ion Cannon

Games Workshop ve Türkiye'de Minyatür Toplulukları




Games Workshop, Warhammer isminin ve Warhammer Fantasy, Warhammer 40K gibi Dünya'nın en popüler minyatür oyunları denilebilecek markaların sahibi olan firmanın ismi. Bu halka açık firma geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde yeni bir ürün çıkarttı ve Warhammer Fantasy'i hiç değilse geçici  (belki de kalıcı) olarak kapatıp, başka bir oyun olan Age of Sigmar'ı çıkarttı.

"Yav, bunun önemi ne?" falan diyebilirsiniz. Aslında net üzerindeki müthiş tepkiler olmasa zaten bu konu çok da ilginç olmazdı. İnternet müthiş bir tepki verdi. Minyatürlerini yakanlar, firmaya söven videolar çekip Youtube'e atanlar falan tam şamata. Bu olayın ilginç tarafıydı, diğer bir yönü daha var. Pek konuşmuyoruz ama aslında Games Workshop'ın bizim gibi hobinin neredeyse olmadığı bir ülkeye olan etkisi çok büyük.



Öncelikle GW'ye hakkını vermek lazım. Belki de Türkiye'de minyatür hobisi yapan birkaç ufak noktanın bulunmasını bu firmaya borçlu olabiliriz. Firma kurulduktan sonra sürekli büyümese ve o dönem çok iyi işler çıkartmasa Özgür Özol gibi becerikli kişilerin liderliğine rağmen, 90'ların sonunda Türkiye'de minyatür oyunlarının oynandığı yerlerin açılması çok zor olurdu diye düşünüyorum. (Ayrıca Sihir efsanedir!)

Bildiğim kadarıyla Warhammer'ın çok yoğun oynandığı ilk mekan olan Sihir'den sonra da ister istemez benzer temalı mekanlar ve topluluklar bir şekilde açıldı ve günümüzdeki noktaya geldik. Kendi adıma konuşmak gerekirse de; Games Workshop bu kadar iyi oyunlar, romanlar, minyatürler, vs. yapmasaydı Kule Sakinleri'nin ilk adımı olan sadece Warhammer Fantasy oynadığımız Savaş Çekici (evet çok orjinal bir isim gerçekten) topluluğundan bile konuşamıyor olabilirdik.

Ama Türkiye gibi önemsiz bir pazar ve bizim kulüpler, gene aynı firma nedeniyle büyük zorluk çekti ve çekmeye devam ediyor. "Bizi önemsemeliler!" gibi bir beklentim yada hayalim yok haliyle, sadece gözlem olarak Games-Workshop bizi çok zor durumda bırakıyor diye düşünüyorum.



Firmanın sürekli yükselen fiyatları yavaş yavaş zaten ekonomik olarak gücü kısıtlı ülkeyi vurmaya başladı. Hobiye başlayan insan sayısı dramatik düştü. Tabi bu objektif bir gözlem olmayabilir ya, benim durduğum yerden öyle görünüyor diye ekliyeyim. Kule'de o kadar tanıtım yapmamıza rağmen, bir sürü genç arkadaşa anlatmamıza rağmen internete şöyle bir bakmaları zaten hobiyi bu gençler için neredeyse bitiriyor. "Gel bizim modellerle oynarsın" lafı da bu kişilerin hobiye devam ihtimalini azaltıyor. Yani o yaklaşım da işlevsiz kalıyor.

Oyun kuralları üstünde sürekli yap-boz yapmaları da başka bir rahatsızlık. Hani diyelim bir kişi hobiye başladı, parasını pulunu verdi, zaman buldukça da boyadı. Haliyle bu kişinin muhtemelen yaşı bizim ülkede muhtemelen artık 25'den fazladır. Yani yavaş yavaş çalışıyordur. Firma sürekli kurallar çıkartarak, düzenli olarak yeni ordu kitapları yayınlayarak birçok kişi için hobiyi takip edilemez hale getirdi diye düşünüyorum. Yada daha objektif olmaya çalışayım, bizim tayfada tam bu etkiyi yarattı. Hobi için düzenli zaman ayırmak istemeyen (yada ayıramayan), sadece minyatürleri boyamayı veya hikayeleri seven birçok insan için oyun anlamsız hale geldi. TÜSOT ve ETC biraz olayı daha ulaşılabilir, hobiyi yapılabilir seviyeye çıkartmaya çalışsa da gene de kopma çok büyük oldu.




Bir de firmaya zamanında dökülen binlerce lira ve emek yüzünden diğer oyunlara ruhani olarak geçmek de zor geliyor tabi. Yani oyuncu; "Warhammer oynamıyor ama başka bir şey de kim öğrenecek de minyatürünü boyayacak da oynayacak" ruh haline giriyor. Yani GW ile herkes ilgisini kesse bile hala negatif etkileri olacak kanısındayım.

Belirtmeden edemeyeceğim bir parlayan umut ışığı gibi görünen Fantasy'i ve 40K kurallarını düzeltme çabaları da etkileyici olsa da kalıcı bir pozitif etkisi olacağını zannetmiyorum.

Özetle; yeni oyuncu alamadığımız ve zaten parçası olan insanların da takip edemediği oyunlar ve oyun minyatürleri yapan Games Workshop şu anda bize çok zarar veriyor diye düşünüyorum. Kulüplerin gelişmesini büyümesine ön ayak olacak oyunlar olarak Warhammer Fantasy ve 40K doğru değiller.



"Warhammer zarar veriyorsa, ne yapıyorsunuz?" diye sorarsanız, ben kişisel olarak yeni gelenlere Historical, Flames of War, Infinity ve X-Wing gösterelim diye uğraşıyorum. Yararlarını da görmeye başladık da. Geçtiğimiz yıl içerisinde, bu oyunlar sayesinde yeni genç üyelerimiz de oldu.

Kule 7.Yaşında



Kule olarak hemen her etkinliğimizin gelenekleri olmaya başladı. Bu senede 7.yaş kutlaması da farklı değildi. Neler yapılacağı bile önceden kestirilebiliyordu. Her sene yepyeni yüzleri görmek tabi müthiş bir sevinç ve memnuniyet nedeni.

Geçtiğimiz sene hemen her hafta bir etkinlik gerçekleştirmeyi başardık. Üye sayımızda %15'den fazla artış oldu. Güzel sene geçirdi Kule. Neyse, nice senelere demek lazım sanırım. Bir de bu yukarıdaki müthiş resmim kazanç oldu.

İzmirCon'15 - Cosplay için gelenlere FRP gösterip, Metal Dinletmek


Burak'ın dürtmesiyle 2006'dan beri bir şekilde parçası olduğum 13.sü yapılan İzmirCon'15 geçtiğimiz hafta sonuydu. Yakup, dün bir sürü hesap, kitap yaptıktan sonra eldeki bilet parasına, stand sayısına ve staff miktarına göre yaklaşık katılımcı rakamının 2150 - 2200 civarı olduğunu söyledi. 22 tane de stand açıldı falan. Kısacası katılım olarak amaca fazlasıyla ulaştı. Tayfa liderliğini Aylin yaptı ve çok da memnun rakamlardan.

Şimdi benim için böyle büyük, çok katılımlı etkinlik falan çok hoş meseleler olsa da artık 9 yıldır bu işle uğratığımdan mıdır, yoksa başka bir yaş belirtisi mi bilmiyorum; Benim için kritik olan aslında üç konu var. Önem sırasıyla;

1) Cosplay yapacağım diye gelen kostümlü gençlere metal dinletmek!
2) Genç arkadaşlarla çalışıp, iyi iş çıkartıp bir de üstüne eğlenmek.
3) 15-16 Yaşındaki insanlara FRP oynatmak ve tanıtmak.



1- Cumartesi akşamı zaten after-party hikayesiyle bir sürü metal dinledik ve söyledik. Pazar günü Aylin'in el atmasıyla da tüm mekanda sürekli metal çaldı. Çok da güzel oldu. Yani birinci hedefime, geçen senelerin aksine bu sene bayağı ulaştım. Cumartesi çok kalabalıktı, dinletemedik. Ona da gelecek sene bir şey düşüneyim diye kendime not aldım.



2- Bu sene müthiş bir gönüllü sayısına ulaştık. Bir de acayip eğlendik. Baran'ın yardımıyla bir iletişim doçenti yardım etti hatta, fuarlarda stafflık hakkında çalıştay yaptık. Yav, ne kadar ne söylesem az İzmirCon'15 staff tayfası hakkında. Hani laf ediliyor ya, bu 94,95+  fena olacak, vs. diye.

Muhteşem geliyorlar. Şu anda organizasyon liderliğini yapanlar hep 90'lılar falan, onlarla da 5-6 senedir çalışıyorum. Her iş zaten bir şekilde koşu yarışındaki bayrağı teslim etme üstüne gidiyor malum. İzmirCon'20 yi yapacak tayfa gerçekten harika olacak.

Hani bu yukarıda fotoğrafı olan Con sonrası içmede de söyledim ama; Böyle bir zamanda bu coğrafyada yaşayan birisi olarak, hiçbir maddi kazanç gütmeden, alt kültür sayılan uğraşlar ile ilgili böyle iş çıkartabilen bir grubun parçası olmaktan bayağı gurur duyuyorum. Umarım hepsi de benim gibi hissediyordur.

Tabi bir de acayip eğlendik. Onlar 20 etrafında oldukları için benden üç kat daha fazla eğlendiler. Belitmeden edemeyeceğim kıskanıyorum.


3- İzmirCon tarihinin (evet 2012'den de fazla) en fazla patlamadan dolan FRP masası bu sene açıldı. Pathfinder Society müthiş el verdi. Dilara, Eshe, Görkem, Seyfioğlu ve Aylin acayip güzel hediyeler ayarladılar GM'ler için. Yav, bu sene Screen hediye ettik. Hani 10 numara değil ama yav, bayağı iyi hani. Gelecek senelerde daha da güzellerini hazırlarız kesin. Elle yapılmış deri zar torbası falan çok şık. 

Bir de bu sene 1-2 saatlik FRP oyunları vardı. Fatih Tepgeç ve Aylin sürekli milleti çekip oyun oynattılar. Bir sürü kişi oyun oynadı. Hani rakam çok gelmiyor toplam iki günde 20 masa + 1 LARP doldu (2012'de 23+2 idi) ama, birkaç saatlik kısa FRP tanıtım oyunları defalarca oynandı. onlarca kişiye FRP oynatıldı falan. Hani 2000'lerin ortasında bu hobiyle ilgilenen birisi için hayal edilemez rakamlar bunlar. Doğrusu Con alanları çok uygun olmuyor FRP için; Gürültü, bağır çağır ama sessiz bir odaya kapatınca FRPcileri o zaman da kimseye tanıtım falan yapamıyoruz. Böyle çok başarılı oldu diye düşündüm. Para versen Cosplaycilere getirip oyun oynatamazsın hani. Hemen birileri Kule'yle biz oyun oynasak ya diye bağlantıya geçti falan.

Çok güzel oldu yav. Hala kendime gelmeye çalışıyorum. Diğer taraftan her sene bu vücudumun toparlanma süresi uzuyor o kötü. Neyse, yakında İzmirCon'16 sohbetleri başlar. Bakalım gelecek sene neler getirecek. Büyük heyecanla bekliyorum.



Kağıttan 10mm Terrain



O kadar malzeme alıyorum ki, bir türlü 10 mm ev almaya para ve efor ayıramadım. Diğer taraftan oynadığımız hemen hemen tüm çatışmalarda iyi kötü birkaç binaya ihtiyaç oluyor. Hiçbir şey değilse kural olarak oldukça renkliler. Ben de biraz net araması sonucu birkaç bina buldum. İlk denemeler rezaletti. Boyutlar tutmadı falan. Ama bunlar iyi oldu gibi.




http://www.brumbaer.de/Wm/Build/ sitesinden indirdim. Tabanları da kalın kartondan yaptım. Binalara iki parça fırça atmak lazım diye düşündüm. Kenarlara falan azıcık boya attım. Bir de duvar yapayım dedim. Kil ile green stuff arası bir malzeme var. 15 kağıda bir yıl önce Hobbytime'dan almıştım. Onu kullandım. Duvar biraz alçak kalmış ama o kadar olur sanırım. 


Sonuç hiçbir şey değilse yeterli oldu. 30 pound falan ayırıp adam gibi birkaç bina alıp, onları boyama motivasyonuna sahip olduğuma inanana kadar, yeterler diye umuyorum.

Not olarak, kağıtlarla uğraşmayı da çok özlemişim.



İzmircon ve Mesai


Bu seneki İzmircon yaklaşıyor. Her sene istisnasız büyüyen etkinlik için bu sene Aylin mesaiye aylar öncesinden başladı. Haliyle birçok kişi de parçası oldu. Yılın belki en eğlendiğim zamanı yaklaşsa da yapılacak işler gözümde müthiş büyümeye başladı.

Bu sene komitelere bölünelim ve işleri daha iyi organize edelim çabası var. Bakalım. IT, Mekan İç Düzeni ve Minyatür Oyunları bende. İşler yavaştan kızışmaya başladı. Beni en çok ama IT kısmı korkutuyor. Geçen sene son dakika o kadar iş çözmek zorunda kalmıştık ki, bu sene benzerlerini yaşamamak için bir sürü hazırlık yapıyorum. Diğer taraftan kaç kişi gelecek, kaç bilgisayar gelecek, vb. soruların sayısı hem çok hem de henüz kestirilemiyor. Yav, hani bazı anlar var ya biraz daha düzenli bir ülkede yaşasak ne güzel olurdu diye iç geçirdiğiniz... Tam öyle.

Habsburg Avusturya 1809 Line Infantry ve Hussarlar



Hussarlar


Hussarlar ve aslında hemen hemen tüm Napolyon Dönemi minyatürleri boyarken ciddi bir sorun var. O dönemki askerleri üniforma renkleri genel hatlarıyla belli olsa da bir standart yakalamak çok zor. Bu durumu hobiyle uğraşanlar için iki tarafı keskin kılıç durumu yaşatıyor. 

Şüphesiz ki farklı renklerle boyama yapmak büyük keyif. Kişiselleştirme olanağı sağlıyor.  Diğer taraftan tarihsel olarak tutarlı boyamak da bu hobinin parçası ve bu işi zorlaştırıyor. Hemen her komutan kendi birliğinin giysisinden sorumlu olduğundan ellerine ne geçerse neredeyse onu giydirmiş oldukları gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz.



Bu genel tutarsızlık durumu hafif atlı gibi giysileri daha pahalı olanlar için daha da karmaşık. Bir sürü kitap falan okudum ne yapsam diye ama sonuçta bir yerde bu renk seçimlerini gördüm ve çok hoşuma gittiğinden bu renkleri beğendim. Sonuçtan da memnunum. 


German Fusiliers


9 Birlik Line Infantry... Hani zaten eğer napoleonic boyuyacaksanız kaçınılmaz olarak bu çocuklardan yüzlerce boyuyorsunuz. Habsburg Avusturya bir de farklı yörelerinden aldığı kişilere farklı üniforma verdiğinden olayı daha da renkli yapıyor.


Ben biraz da kendi gıcıklığımdan ve düzen istediğimden tüm piyadeleri Deutsche Füsilier denilen Avusturya'nın Alman olan bölgelerinden topladığı askerlerden yaptım. Biraz Frederick II hayranlığından biraz da tabi kendilerine özgü gerçekten farklı şapkalarından dolayı böyle bir seçim yaptım.


Avusturya ordusu projemde artık sonlara doğru geliyorum. Posta'da birkaç parça kaldı. Onlardan sonra bir süre daha sanırım Avusturya modelleri sipariş etmeyeceğim. Mustafa ile Fransızları daha da kalabalıklaştırasımız var ama.

Cosplay, FRP ve İzmirCon



İzmirCon'da son 3 senedir Cosplay yoğunluğu sohbeti geçiyor. Alışılmış dışında alt-kültür cosplay diye bir kavramla çalkalandığından, çok da farklı sesler yükseliyor. En çok da "FRP iyice bitti, bu cosplayciler ne?" sözleri yok mu beni müthiş eğlendiriyor.

Öncelikle FRP bitti, bitiyor demek çok garip. 90'ların sonundan beri bu hobiyle ilgilenen birisi olarak, kanımca Türkiye'de FRP hobisi aslında 2000'lerin ortasında, sonuna doğru en kötü günlerini geçiriyordu. Bazı bazı başırılı conlar falan olsa da, topluluklar minicikti, iletişim birkaç forum dışında zayıftı, onlarda da Türkün Forumla İmtihanı olayı yaşanıyordu diye düşünüyorum.

Sonra yavaş yavaş Cosplay olayı büyümeye başladı, KONTAKT etkinliği gerçekleşince bayağı afalladığımı hatırlıyorum. Hani o seneki ve önceki İzmirCon'da da Cosplay yapan arkadaşlar vardı ama böyle büyük, bu kadar başarılı olunca gerçekten çok şaşırdığımı hatırlıyorum.

FRP bitiyor, Cosplay hobiye zarar lafları da burada başlıyor zaten. FRP'yi kimseye tanıtımazken, büyümesi için harcanan çabalar boşa giderken, Z kuşağı bam güm gelirken Cosplay'in alt kültürde yer bulması, FRP hobisi için muazzam bir şans diye düşünüyorum.

FRP Görselliği 
FRP görselliği ve çekiciliği içinde yer almadıkça yakalanması zor bir hobi. Hemen hemen sadece internet üzerinden iletişimi olan bir topluluk için, bu çok ciddi bir problem. Görsel öğeler sunmakta çok zorluk çekiyorsunuz. Ancak Cosplay yapıldığında alt kültür muazzam ilgi çekici görünüyor. Birbirlerine çok yakın durduğundan FRP'yi de daha cezbedici hale getiriyor.

Bitli Erkek Metalci
Hani bu tabir ne kadar çirkin olsa da defalarca duydum. Kilolu ve bayağı metal dinleyen birisi olarak; göbek, siyah t-shirt ve ter FRP'ye büyük zarar veriyordu. Biraz daha toplanmakta yarar var. Bir sürü cosplaycinin yanında gözlemlediğim ortam biraz daha düzeliyor. Millet kendine çeki düzen veriyor. Kendine ve davranışlarına biraz daha dikkat ediyor. Ayrıca FRP ortamlarını topyekun maskülen olmaktan da çıkıyor hani.

FRP'yi Tanıtacak Yeni Kitle
Yav, 12-14 yaşında cosplay için Con'a gelen insanlar var. Bu kişilere FRP ile ilgili ulaşma şansınız yok. Hatta biraz daha ileri gideyim geçmişte de çok ama çok zordu. Üniversitede başladı bu hobi. Şimdi o genç arkadaşlar FRP'yi duyuyor, toplaşkalarda görüyorlar ve fikirleri oluyor. Con öncesi ve sırasında bir sürü kişiyle FRP sohbeti yapıyoruz. 98-2000 doğumlular, hobiye acayip katkı yapacaklar. (2000 doğumlu bir arkadaşla, sık sık FRP oynuyorum mesala. Naber Efe?)

Neyseki sürekli düşüşte olduğunu hissettiğim FRP hobisi ve toplaşkaları bu Cosplay ile çok ciddi kan kazandı. Ne güzel oldu yav. FRP'yi bir hobi olarak görüp, biraz daha ciddiye almaya başladık mı, ben Türkiye'de geleceğini çok parlak görüyorum.

The Greater Good (Ciaphas Cain)


Ciaphan Cain kitapları benim 40K evreninde geçen romanlar arasında her zaman favorim olmuşlardır. Bu okuduğum 8. Ciaphas Cain romanı. Ancak Sandy Mitchell her yıl çıkartıyordu ama geçen sene yayınlamadı. Umarım bu defteri kapatmamıştır. Bir şekilde hikayeler birbirine benzese bile o karanlık distopya içerisindeki kara mizah beni cezbediyor. Bir de tabi hikayelerde Sandy Mitchell'ın naturalizmini çok beğeniyorum.

Kitap bu sefer Cain'in sürekli bölünen emekliliğinden hemen birkaç sene öncede geçiyor. Cain gayet tecrübeli ve bilinçli hikayede. Tau ile ilgili göndermeleri de ayrıca renk katıyor. Gene uzun uzun anlatmasa da Tau ile ilgili kısımları tatmin edici buldum.

Her zamanki gibi sürekleyici ve müthiş eğlenceli bir kitaptı. Konu oldukça linear ve beklenmedik olaylar nadir ama military, sci-fi sevenler için gerçekten çok keyifli diye düşünüyorum. Birkaç elime alışta kitabı da bitirdim zaten.

Cain geçmişindeki ilkel dünyalar ve eldar ile olan bazı olaylara refere ediyor. Umarım bunlardan bir tane okuyabiliriz. Özellikle ilkel dünyalarla ilgili bir hikaye çok keyifli olabilir.

Ancillary Justice


Büyük bir heyecanla bekleyip, okuyup bitirdim kitabı. Ann Leckie'nin ilk romanı olmasına rağmen bilim kurgu dalında kazanılabilecek her şeyi kazanmış bir kitap. Çok da merak ediyordum. Hayal kırıklığına uğratmadı da. Kitap çok akıcı ve benim için daha önemlisi müthiş ilginç. Bir sürü sıradışı konsepti iç içe kullanmış yazar. Yapay Zeka'yı kullanma şekli çok ilginç ve zaten tüm kitabın kendi konusu, diğer taraftan cinsiyetsiz bir toplum üzerinde hikayenin gitmesi de bir diğer farklılık. Tabi bir sürü farklı konsept alıp, yan yana koyunca kendiliğinde kayda değer bir nesir olmuyor. Dediğim gibi çok güzel yazılmış.

Bence ilginç bir not, kitaptaki cinsiyetsizlik nedeniyle ve ana karakterin umursamaması sebebiyle karakterleri kafamda canlandıramadım. Hani o kadar çok cinsiyet bazlı bir hayal gücüm olduğunun farkında değildim. Gerçekten karakterlerin tiplerini hayal etmekte müthiş zorlandım.

Kitap üçleme ve bu ilk kitabıydı. İkincisi de geçen senenin sonunda çıkmış. Üçüncüsü de 2015 sonu gibi görünüyor.

NOT: Kitapları Book Depository'den aldım. Free Shipping rulez! Buyrun.

Alt Kültür ve Kurumsallaşma



Örgütlenme kelimesi daha doğruydu belki ama, zaten ortalık toz, duman faklı çağrışım yapacak kelime kullanmayayım dedim. Rol yapma oyunları, bilgisayar oyunları, cosplay, minyatür oyunları, boardgame gibi hobilerle uğraşan kitle yıllar içerisinde büyüyor. Küreselleşme, İnternet falan derken bu kültür ülkede muazzam bir şekilde yayıldı. Hollywood da bu işe el atınca, "ne ile uğraşıyorsunuz?" sorusuna "elf ne" diye açıklamak zorunda olmamak tarif edilmez bir konfor.

Ancak olayın sıkça bahsedildiği gibi kötü giden bir tarafı var diye düşünüyorum. Hala bu hobilerle uğraşanlar kurumlar kuramıyorlar.Bu da hobinin yayılmasını, basitçe daha çok eğlenmemizi engelliyor. Ayrıca kaygım kısa süre içerisinde bu hobilerinin, özellikle iletişim ihtiyacı yüksek olanların eski karanlığına geri dönmesi.

Bu hobilerle uğraşmaya 90'ların ortasında başlayan ve devam ettiren kitle olarak kendi jenerasyonuma gerçekten biraz görev düşüyor kanısındayım. Hani ulvi bir olay değil bir hobiyi sürdürmek şüphesiz, adı üstüne bir hobi bu. Diğer taraftan bu kadar senenin birikimi varken bir uğraşta, ürün çıkartamamak, bir şeyler yaratamak eğitimli insanlara çok da yakışan bir şey değil.

Dedim ya genel bir atış yapıyorum ortaya diye. Neden böyle kurumların oluşmakta zorlandığı konusunda kafa yoruyorum. Aklıma Gelenler;


  • Maddi: Bu alt-kültür artık para kazandırabiliyor. Hiçbir şey değilse bu işlerle ciddi uğraşıp, hayatını sürdürenler var. Diğer taraftan bir mekan açalım, bir şekilde bir toplulukla bu oluşumu büyütelim ve devam ettirelim, ülke için hala lüks. Hiçbir şey değilse, henüz aidat verme kültürümüz parçası bulunduğumuz toplulukta neredeyse hiç yok.

  • Anadolu Kültürü-1 (Yaş & Saygınlık): Bir işi uzun süredir yapanlarda, ülke çapında hergün yaşadığımız saygınlık ihtiyacı ciddi bir problem diye düşünüyorum. Bir konuda daha uzun süredir uğraşan kişinin otomatik saygınlık istemesi ve bu olmazsa bunun için ne kadar çok şey bildiğini göstermeye çalışması Analdolu kültürün bir parçası. Kocaman şirketlerde de yaşanmış, yaşanıyor. Haliyle alt-kültür organizasyonlarında da çok yaşanıyor ve muazzam anti-patik oluyor diye düşünüyorum.

  • Anadolu Kültürü-2 (Kültürde Hobinin Yeri): Ülke olarak en büyük hobimizin hafta sonları AVMlere gidip, dolaşıp, alışveriş etmek olduğunu düşünüyorum. Hobi, yani hemen hemen her çeşit hobi belli bir yaştan sonra devam ettirilirse bireye saygınlık kaybettiriyor gibi görünüyor. Şüphesiz bu durum azalmaya başladı ama 30 yaşını geçtikten sonra insanlar kendilerini tanımlarken, saygınlıklarını kaybettirecek bir uğraştan uzak durmaya başlıyorlar.


Dediğim gibi bu satırlarda amacım, biraz insanların fikrini duymak.  Umarım altına bir, iki paragraf da siz yazarsınız. Bir sürü teşekkürler.

NOT: Yazıda beceriksizlikten yer yaratamayınca not olarak ekliyeyim istedim. Ortada zaten yapılmış ve devam müthiş işler var. Her şey bir tarafa, Kontakt var. Şu an bitti ama WoI muazzam bir işti. Hayranlık uyandırıcıydı. Geekyapar, Kahramangiller gibi geçtiğimiz sene ortaya çıkan çok güzel, on binlere ulaşabilen oluşumlar var. Pathfinder Society var, var da var yani. Ben de böyle bir hayalin peşinden koşuyorum ve çok ciddi zaman harcıyorum İzmir'de Kule Sakinleri için. Hani söyledim ama kendimi tekrarlayayım; daha çok nasıl eğleniriz, elde kurumsal kültür bırakabilecek yapılar nasıl kurarız kafamdaki mesele aslında.

Oyuncular Oyunu Destan Olarak Yazarsa



Böyle şeyler olmaz. Yani GMler ne kadar iyi oyun yazarsa yazsın, gerekirse günlerce uğraşsın oyuncular bir, iki paragrafı zor yazarlar. Hani defalarca denedim olmuyor. Diğer taraftan çok nadir beklenmedik durumlar yaşanmıyor değil.

Lastwall'da geçen oyunda daha sonraki oyunlarda sürekli refere edilen ve anılan bir hikaye için Kemal bayağı oturmuş yazmış bir şeyler. İnanılmaz:

Bu kahraman dörtlünün hikayesidir, kadim şehir Hull de
Yutmuştu bataklık, koca şehri, kaldı sisler içinde
Kimse gitmez oldu, vardı türlü belalar
Örümcekler cadılar ve 6 başlı hydralar.

Kahramanlar duydu ki, bir kütüphane varmış
Herkes korkar uğramaz,
Orklar hababam kazarmış

Calathes eldrahil boloryn bogard, dediler şehir bizimdir
Yolumuza ne çıkarsa, orada başı kesilir.

Şafak vakti bir sabah, çıktılar hemen yola
Lakin yollar cetindi, zor oldu bata çıka
Dev kertenkele vardı, baktımı taşa çeviren
Bogarddı hemen orada kellesini indiren

Kaplamıştı dört yanı, dev örümcek ağları
Calathes buldu, iblislerin mağarayı
Binlerce orumcek, 10 tane de devinden
Eldrahil vurdu, büyücülerini can evinden

Çıktılar mağaradan, alınlarının akıyla
Buldular kutuphaneyi, çok büyük bir çabayla
Bir golem ki ortada, yerlerde yüzlerce ork
Boloryn dikildi karşısına,
dedi sen benden kork

Girdiler kadim kitapliga, yanmış ve yıkılmış,
Harabolmuş yakılmış,
bir de sular basmış
Kahramanlar bakıyordu, dikkatlice her yana
Gozleri takıldı, 6 başlı hydraya

Savaştılar orada, kitapların içinde
Hydra yamandır ama, kahramanlar peşinde
Başlarıyla kuyruğuyla zorladı çok onları
Ama onlar lastwall lu,
Yıktılar canavarı.

İmodea gördü orada, bu yaman mücadeleyi
Dedi şimdi hakettiniz
Büyük bir hediyeyi
Onca yığının içinden sanki bir güneş doğdu
Evet evet o gunes, dokuzuncu tomb du.

Dinleyin ey lastwallular
Öğrenin bu hikayeyi
Unutmayın her yerde, neşeyle söylemeyi
Kahramanlar geziyor, hala bu diyarda
Daha çok destan yazılacak,
Onlar için lastwall da

Flames of War için masa yapmak


Masa Yapımı

Geçtiğimiz yıllarda birkaç defa kocaman bir masa yapalım diye bayağı uğraşmıştım. Hani yakaladığım herkesi de biraz zorla projeye dahil etmiştim.

İlk çalışmada şöyle işler yapmıştık:










Sonuçta bir sürü iş yapsak da bu olmadı. Sonra ikinci kez işe giriştik.



Bu bayağı da oldu gibi, ama sonra tamamen kullanışsız olduğuna karar verdik. Durum şu ki parça parça yapınca masayı, maalesef kısa süre sonra olmadık şekilde deformasyon oluyor. 

Ben bu masa işinden var geçmiştim, ancak Afşin müthiş gaz. Sanırım yeni bir çalışmaya başlıyoruz. Ben direk biraz havalar ısınsın dedim ama bakalım. Bu sefer tek parça masa yapmalıyız diye düşünüyorum ama Afşin ile oturup gerçekten hiç konuşmadık.


Yeni Avusturyalılar

Daha çok fusilier ve yeni uhlanlar geldi geçtiğimiz hafta. Birkaç haftadır adam gibi bir maç yapma şansım olmasa da boyamaya devam etmek istiyorum. Adam gibi bir ordu için biraz daha ağır atlı ve biraz milis alasım var. 

Bayağı bir şey boyadım aslında. Bakasınız olursa şurada bir facebook galeri linki var.

Üç Pathfinder Oyunu

Hani gerçekten üç oyunu beraber götürmeyi hiç becermedim şimdiye kadar. Hiçbir şey değilse tırt bünye nedeniyle iş, güç ile beraber gitmiyor. Çok yoruluyorum falan. Ancak gene kendimi aynı durumda buldum gibi. Hem de tümünde kendim oyun yazacağım. Bakalım ne kadar gidecek. 

Hemen hemen tüm sosyal hayatımı FRP oynayarak ne kadar geçirebilirim bilmiyorum ya, göreceğiz sanırım. Belki yaz gelene kadar.

Kemal, Barış, Alkan ve Yaşar'a oynattığım oyunda 21. oyuna geldik. Diğer ikisinde yeni başlıyacağız. Hemen hepsini farklı bölgelerde geçen hikayelerden oynatayım istedim. Kemallerle oyun Last Wall'da geçiyor.

Aylin, Siğnem, Efe, Büçkün ve Yakup ile de Taldor'da oynayacağız. Yakup'a oyun oynatmayalı bayağı olmuştu. Yakup gibi ciddi tecrübeli GM'lere oyun oynatmak hep zor oluyor. Hani bir sürü oyun oynamış ve biliyor ama, karakteri umursamayacak kadar da tecrübesi hala yok. O yüzden iyice dürtecek beni diye düşünüyorum. Umarım çok yorulmam. Bakalım.

Son grup favorim. Mehmet, Nektar ve Efe ile oynayacağız. Yaş ortalaması 18 civarında üç kişi. Hani ilk düzenli oyunları olacak. Çok seviyorum yeni oyuncularla zaman geçirmeyi, garip bir şekilde Elf oynasak durumuna geldik. Pathfinder'daki en büyük elf krallığı olan Kyonin'in uygun olacağını düşündüm. Hep risk tabi yeni oyuncularla böyle işler yapmak. Diğer taraftan çok yeniler desem de beraber LK sayesinde belki 6-7 oyun oynadık. Gene de bakalım işler nasıl gidecek.


Sevgililer Günü ve Goblin



Sevgililer Günü Hediyem


Aylin sevgililer günü için bir süredir iç geçirerek takip ettiğim bu peluşu almış. Acayip sevindim. Hemen her Pathfinder oyunumda bir tarafa koyuyorum. Hiçbir şey değilse kocaman gülümseyen bir şeyin etrafta olması çok hoş.

Aylin Gurbi koydu ismini. Heh. Kısacası yeni bir Paizo oyuncağım var artık, çok da güzel bir sevgililer günü hediyesi.